2.7.2020
COVID-19 Sonrasında Tarım Politikalarının Geleceği
COVID-19 salgını dünyadaki herkesi tedirgin ederek gelecek kaygısı içine düşürmüştür. Pandemi tüm dünyada beslenme ve gıdada kendine yeterlilik konusunda tarihte eşine az rastlanır bir korku ve kaygı yaratmıştır. Bu salgın gösterdi ki dünyadaki hiçbir şey insanların ve tüm canlıların beslenmesinden ve yaşamını sürdürmesinden daha önemli değildir. Her ülke, her toplum bugünlerde tarımı, gıdayı, suyu kendine yeterliliğini daha çok konuşur hale gelmiştir. Belirsizlik koşullarında karar alma zorunluluğu hem iç piyasalardaki arz-talep koşullarının, hem de dış piyasaların yakından izlenmesini öncelikli hale getirmiştir. Çünkü süreçte daha fazla korumacı politikalar belirecek ve öncelik kendi kendine yeterlilik olacaktır. Her ülkenin izleyeceği korumacı politikalar, hükümetlerin dünyayı daha iyi okumalarını zorunlu kılacaktır.
Tarım ve gıda sektörü zamanında ve kapsayıcı önlemler alındığında COVID-19’dan en az etkilenecek olan sektörler olacaktır. Türkiye ülke olarak mevcut haliyle kaynaklarını, potansiyelini rasyonel değerlendirebilirse, tarım ve gıdada problem yaşamayabilir. Bunun için, kamu birimlerinin, karar vericilerin, üretici örgütlerinin üretim, tedarik ve lojistik konularında ortak hareket etmeleri ve arz-talebe dayalı bir planlama ile geleceği tasarlamaları gerekmektedir.
Dünyada tarımda güçlü olan ülkeler aynı zamanda salgından en çok etkilenen ülkeler arasında yerini almıştır. Çin, ABD, İspanya, Rusya, İtalya, Fransa dünyanın en önemli tarımsal üreticileri ve dış ticareti de güçlü olan ülkelerdir. Bu nedenle bu ülkelerin salgından etkilenme düzeyi ve salgından çıkış biçimi ve süreci, küresel düzeyde tarım ve gıda sistemleri ile birlikte tarım sektörünü etkileyecektir. Bu noktadan hareketle, bu ülkelerle yoğun tarımsal ürün ticaretinde bulunan ülkeler farklı ülkelerle ticari arayışlara girebilir ve/veya kendi yeterliliklerine daha fazla ağırlık verebilirler. Salgın nedeniyle büyük ihracatçı ülkeler kendi iç taleplerini güvence altına almak için kısıtlamalara gitmişlerdir. Bu durum gelecek açısından tarım ve gıdada her ülke için farklı arayışları, uygulamaları gündeme getirecektir. Süreç içinde ülkeler sorunlarla baş edebilmek için farklı uygulamalara gitmiştir. Bu önlemler arasında tarım ve gıda ürünleri arzı, dağıtımının devamlılığı, tarım ve gıdada değer zincirinin devamlılığı, yerel üretimi, geleneksel gıdayı özendirme, işgücü arzının sürekliliğini sağlama ve arz-talebe dayalı veri paylaşımı konuları öne çıkmaktadır. Türkiye de COVID-19 salgını ile birlikte dünyada olduğu gibi, tarım ve gıdada üretim, tedarik ve tüketiciye arz etme noktasında bazı önlemleri devreye sokmuştur.
COVID-19 salgınının küresel düzeyde yayıldığı bu dönemde, yüzbinlerce mevsimlik tarım işçisinin taşıdığı risk artmaktadır. Tarımsal üretim ve hasat sezonunun içinde bulunduğumuz bu günlerde, dezavantajlarından ötürü mevsimlik tarım işçilerine yönelik hem gıda güvencesi hem de insan hakkı temelinde özel politika alanları geliştirilmeli ve uygulanmalıdır. COVID-19 salgını bunu daha da gerekli kılmaktadır. COVID-19 salgını olsun veya olmasın tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini ön plana alan politikalar uygulanacaksa, burada işe mevsimlik tarım işçilerinin koşullarını iyileştirerek ve onlara yasal güvenceler sağlayarak başlamak gerekmektedir.
Tarım ve gıda herkes için önemlidir. Bu bütün canlıların ortak geleceğinde, sadece bugünler için değil uzun vadeli gelecek açısından da önemlidir. Tüm ülkeler her an farklı bir virüs, salgın, doğal afet, iklim değişikliği gibi unsurları dikkate alarak kalıcı önlemler almak ve politikalar uygulamak zorundadır. Türkiye de tarım politikalarını ulusal çıkarlar ve yerli üretim, kendine yeterlilik çerçevesinde oluşturmak zorundadır. Gıda güvencesi ve sürdürülebilir tarım için bundan sonra daha korumacı, kendine yeterli, hak temelli kalkınmayı gözeten, doğayı-insanı öne çıkaran yaklaşımları benimseyen politikalar hayata geçirilmelidir.