-
Kadınların işgücüne katılım oranı ise erkeklere göre düşüktür. Bunun en önemli sebebinin ev ve bakım işleri olduğu ve bu konuda hane içinde iş yükünün paylaşımında ciddi bir eşitsizlik olduğu görülmektedir.
-
Büyük bir olasılıkla kadınların bu sorumlulukları nedeniyle 30 yaşlarından sonra bile işgücüne katılımları görülebilmektedir. Erkeklerin ise bu yaş diliminde işgücüne katılımı görülmemektedir.
-
Gelir gruplarına göre, kadınların medyan (ortalama) gelirlerinin ücret gelirlerinde yüzde 15, müteşebbis gelirlerinde ise erkeklere göre yüzde 60 daha düşük olduğu tespit edilmiştir.
-
Ayrıca kadın istihdamının kentsel nüfusun daha yaygın olduğu İstanbul, Ege ve Akdeniz gibi bölgelerde çok daha yaygın olduğu anlaşılmaktadır.
Salgının fertlerin elde ettikleri gelirleri etkileyeceği varsayılarak, birtakım senaryolar oluşturulmuş ve bu senaryoların gerçekleşmesi durumunda istihdam ve gelir kayıp riskleri hem erkekler hem de kadınlar için ayrı ayrı tahmin edilmiştir. Buna göre kadınların erkeklere oranla daha az gelir kaybı riskine maruz kalacakları görülmüştür. Çalışan kadın nüfusun yüzde 35, erkeklerin ise yüzde 50’si bu riske maruz kalma ihtimali ile karşı karşıyadır.
Ancak kadın nüfus kendi içinde çok daha önemli kırılganlıkları barındırmaktadır. Bu nüfus içinde kırılganlık bakımından en önde gelen grubu ev ve bakım hizmetinde olan kadınlar oluşturmaktadır. Bu kadınların kırılganlıklarının kaynağını ise, mensubu bulundukları hanelerde çalışan diğer fertlerin gelirlerine olan bağımlılıkları oluşturmaktadır. Salgının bu gelirlerin kaybı yönünde bir risk oluşturması, hem hanedeki diğer fertleri, hem de bu kadınları zora sokmaktadır. 16 milyon civarında bir nüfusa karşılık gelen ev kadınlarının yüzde 52,9’u bağımlı oldukları gelirler bakımından salgının yol açtığı gelir kaybı riskine maruz kalmaktadırlar.
Kırılganlık bakımından bir diğer önemli grup ise yoksul hanelerdeki çalışmayan ve ev-bakım hizmetleri ile uğraşan kadınlardır. 2016 verilerine göre, bireysel eşdeğer gelirleri 7983,4 TL’nin altında 10 milyonu aşan nüfusun yüzde 51,3’ü kadınlardan oluşmaktadır. Bu kadınların yüzde 50’den fazlası ise ücretsiz aile işçisi olarak tarımda istihdam edilmektedir. Bu kadınlar arasında gelir bakımından başkasının gelirine bağımlı olan 2 milyon 200 bin civarındaki kadının yüzde 37,8’i okur-yazar bile değildir. Bağlı gelirler itibariyle bunların yüzde 54,3’ü salgının yol açtığı gelir kayıp riskine maruz kalmaktadırlar. Bu kadınların mensup olduğu hanelerin neredeyse yarısında tek kişi çalışırken, hane büyüklüğü bakımından çok daha kalabalık olan bu hanelerde, gelir kaybının etkileyeceği fert sayısı da 2,5 milyonu aşmaktadır. Yaptığımız hesaplamalara göre bu hanelerin kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları toplam gelir miktarının ise 91 milyon dolara karşılık geldiği görülmüştür.
Ülkemizdeki kadınların maruz kaldıkları eşitsizliklerin kaynağı büyük ölçüde yapısaldır ve uzun vadeli tedbirlerle çözümü mümkündür. Ancak salgın neticesinde oluşan kısa dönem etkileri gidermek, başta tarım kesimindeki hanelerin finansal yükleri azaltılmasını gerektirmektedir. Ardından gelir kaybına uğramış hanelere doğrudan destek verilmesiyle mümkündür. Ayrıca genel olarak sağlanacak istihdam güvenceleri de bu ve benzeri hanelerin gelir kaybı risklerini minimize edecektir. Daha kurumsal bir çözüm ise, nüfusun tamamını kapsayacak, bu tip salgın durumlarında ihtiyaç sahibi hanelerin gelir akımlarına güvence sağlayacak, beraberinde harcamalarındaki aksamaları giderilmesini sağlayacak temel gelir uygulamasının tesis edilmesidir.